Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) | Ankara 

Çocuk ve ergenlerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), odaklanma güçlüğü, dürtüsellik ve aşırı hareketlilik ile kendini gösterir. Okul başarısını düşüren ve aile içi ilişkileri zorlaştıran bu bozukluk, erken tanı ile kontrol altına alınabilir.

Ankara çocuk ve ergen psikiyatristi Uzm. Dr. Emine Taşyürek, online terapi, psikoterapi ve aile danışmanlığı yöntemleriyle çocukların sağlıklı gelişim sürecine destek olmaktadır.

Çocuk ve Ergenlerde DEHB’nin Klinik Görünümü: Tanısal Bir Yol Haritası

Değerli ebeveynler ve danışanlarım, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), nörogelişimsel kökenli, erken çocukluk döneminde başlayan ve bireyin yaşamının birçok alanını etkileyen kompleks bir durumdur. Ankara’daki kliniğimizde, her çocuğun ve ergenin bu durumu kendine has bir biçimde deneyimlediğini görüyoruz. Bu metinde, DEHB’nin çok boyutlu yapısını anlamanıza yardımcı olacak temel bilgileri paylaşacağım.

Çocuklarda DEHB’nin Temel Belirtileri:

Çocukluk döneminde DEHB belirtileri genellikle "hareketlilik" ve "dikkatsizlik" olarak ikiye ayrılır. Ancak, bu basit ayrımın ötesinde, belirtilerin gelişimsel bağlamda nasıl ortaya çıktığını anlamak kritiktir. Hiperaktivite, yalnızca "koşuşturma" değil, amaçsız el-ayak kıpırdatmaları, oturduğu yerde kıvranma ve sürekli bir "motor takılmış gibi" olma halidir. Dikkat eksikliği ise, özellikle okul hayatının başlamasıyla belirginleşir; detayları gözden kaçırma, doğrudan kendisiyle konuşulduğunda dinlemiyormuş gibi görünme, talimatları takip edememe ve günlük işlerde unutkanlık şeklinde kendini gösterir. Dürtüsellik ise, sıra beklemekte güçlük, sorular tamamlanmadan cevabını yapıştırma ve başkalarının sözünü kesme olarak karşımıza çıkar. Bu belirtilerin kalıcı ve işlevselliği bozucu olması tanı için esastır.

Ergenlerde Dikkat Eksikliği ile Hiperaktivite Farklı Görünümleri:

Ergenlik, DEHB'nin seyrinde bir dönüm noktasıdır. Hiperaktivite belirtileri genellikle fiziksel bir hareketlilikten çok, içsel bir huzursuzluk, yerinde duramama hissi ve "çok konuşma"ya evrilebilir. Ancak asıl dramatik değişim, dikkat eksikliği alanında yaşanır. Okulun akademik taleplerinin artması, sosyal ilişkilerin karmaşıklaşması ve gelecek kaygısı, dikkat ve organizasyon becerilerindeki eksiklikleri ön plana çıkarır. Ergen, uzun süreli projeleri planlamakta, zamanı yönetmekte ve akademik sorumluluklarını takip etmekte ciddi zorlanmalar yaşayabilir. Bu dönemde, DEHB'nin getirdiği bu zorluklar, öfke nöbetleri, akademik motivasyon kaybı ve aile içi çatışmalarla maskelenebilir. Bu nedenle ergenlikteki DEHB, sıklıkla "tembellik" veya "ergenlik isyanı" ile karıştırılabilir.

DEHB Tanısında Kullanılan Klinik Ölçütler:

DEHB tanısı, tek bir test sonucuna dayanmaz. Kapsamlı bir klinik değerlendirme sürecidir. DSM-5 tanı kriterlerini kılavuz olarak kullanırız. Bu kriterler, belirtilerin 12 yaş öncesinde başlamış olması, en az iki farklı ortamda (ev, okul) görülüyor olması, kişinin işlevselliğini olumsuz etkilemesi ve belirtilerin gelişim düzeyine uygun olmaması gibi temel prensiplere dayanır. Klinik görüşme esnasında, bu kriterleri danışanımızın hayatına nasıl yansıdığını detaylıca araştırırız. Süreç, ayrıntılı bir öykü alma, aile ve okuldan bilgi alma ve gerektiğinde nöropsikolojik testlerle desteklenir.

Çocuklarda DEHB’nin Erken Tanısının Önemi:

Erken tanı, müdahale için en kritik fırsat penceresidir. Okul öncesi dönemde fark edilen ve desteklenen bir DEHB, çocuğun akademik benlik algısının zarar görmeden, öğrenmeye karşı pozitif bir tutum geliştirmesine olanak tanır. Erken dönemde uygulanacak davranışçı terapi ve aile eğitimleri, çocuğun dürtü kontrolü ve dikkat becerilerini güçlendirerek, ileride oluşabilecek akademik ve sosyal sorunların önüne geçebilir. Geç kalınmış bir tanı ise, çocuğun kendisini "başarısız, tembel, yaramaz" olarak etiketlemesine ve özgüven kaybına yol açabilir. Bu nedenle okul öncesi dönemdeki aşırı hareketlilik, dürtüsellik ve dikkat süresindeki kısalık mutlaka ciddiye alınmalıdır.

Ergenlikte DEHB Belirtilerinin Akademik Yaşama Etkileri:

Ergenlikte, derslerin içeriğinin karmaşıklaşması ve öğrencinin kendi öğrenme sürecinden daha fazla sorumlu olması beklenir. DEHB'li bir ergen için bu, adeta bir kâbusa dönüşebilir. Defter tutmak, uzun vadeli ödevleri parçalara bölmek, sınav takvimini takip etmek ve çalışma seanslarını planlamak neredeyse imkânsız hale gelir. Sonuç, notlarda ani düşüşler, ödevleri teslim etmeme, sınavlarda basit hatalar yapma ve nihayetinde "yetenekli ama çalışmıyor" şeklinde yanlış bir etiketlenme olabilir. Bu durum, akademik kimliğin oluştuğu bu hassas dönemde derin yaralar açabilir. Ergen, çabalarının sonuç vermediğini görerek öğrenilmiş çaresizlik geliştirebilir ve okuldan tamamen uzaklaşabilir.

DEHB ve Eşlik Eden Öğrenme Güçlükleri:

DEHB sıklıkla özel öğrenme güçlükleri (disleksi, diskalkuli, disgrafi) ile birlikte görülür. Bu durum, tanı ve müdahaleyi daha da karmaşık hale getirir. Dikkat sorunları, öğrenme güçlüğünün belirtilerini şiddetlendirir veya maskeler. Örneğin, bir çocuk okumayı öğrenemiyorsa, bu yalnızca disleksiden mi kaynaklanıyor, yoksa dikkati bir türlü harflere odaklayamadığı için mi? Ayırıcı tanı için nöropsikolojik testler ve eğitsel değerlendirmeler hayati önem taşır. Her iki durumun da ayrı ayrı ele alındığı bütüncül bir plan gereklidir. Sadece DEHB'ye yönelik bir müdahale, altta yatan öğrenme güçlüğünü görmezden gelerek yetersiz kalacaktır.

DEHB Tanısında Aile ve Öğretmen Gözlemlerinin Rolü:

DEHB tanısında, kliniğimizde yaptığımız gözlem kadar, çocuğun doğal ortamlarında nasıl davrandığına dair bilgi en az o kadar değerlidir. Aile ve öğretmenler, çocuğun iki farklı dünyasına dair paha biçilmez veri sunar. Aile, ev içi dinamikleri, sosyal ilişkileri, uyku ve yemek düzenini anlatırken; öğretmen, akranlarıyla kıyasladığında çocuğun akademik performansını, sınıf içi davranışlarını ve sosyal uyumunu objektif bir şekilde değerlendirebilir. Bu nedenle, standardize edilmiş aile ve öğretmen derecelendirme ölçekleri (Conners, SNAP-IV vb.) tanı sürecimizin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu iş birliği, belirtilerin gerçekten farklı ortamlarda görülüp görülmediğini anlamamızı sağlayarak tanıyı güçlendirir.

Psikolojik Testlerle DEHB Değerlendirmesi (WISC-IV, MOXO vb.):

Testler, klinik görüşmemizi destekleyen araçlardır; tek başına tanı koydurmazlar. WISC-IV: Zekâ testi, DEHB tanısı için değildir. Ancak, bize çocuğun bilişsel profilini haritalama şansı verir. DEHB'li çocuklarda sıklıkla, Çalışma Belleği ve İşlemleme Hızı endekslerinde, diğer endekslere kıyasla daha düşük puanlar görülür. Bu bulgu, tanıyı destekleyici önemli bir veridir. MOXO d-CPT: Sürekli Performans Testleri (CPT), dikkati, dürtüselliği ve zamanlama becerilerini objektif olarak ölçen bilgisayarlı testlerdir. MOXO, gerçek hayata benzer şekilde görsel ve işitsel dikkat dağıtıcılar içererek, bireyin bu parazitlere ne kadar tepki verdiğini ölçer. Performansın grafiksel çıktısı, dikkat dalgalanmalarını ve dürtüsel tepkileri net bir şekilde görmemizi sağlar. Bu testler, tedavi öncesi ve sonrasındaki değişimi objektif olarak izlememize de yardımcı olur.

DEHB ile Karışabilen Diğer Psikiyatrik Durumlar:

DEHB belirtileri, başka durumları taklit edebilir veya onlarla iç içe geçebilir.

Kaygı Bozuklukları: Kaygılı bir çocuk da aşırı hareketli, yerinde duramaz ve dikkati dağınık görünebilir. Ancak buradaki temel sebep endişedir.

Depresyon: Dikkat ve konsantrasyon problemleri majör depresyonun temel belirtilerindendir.

Öğrenme Güçlükleri: Yukarıda bahsedildiği gibi, akademik zorluklar dikkati ve motivasyonu etkiler.

Uyum Bozuklukları: Yaşamındaki bir stresör (taşınma, kayıp vb.) sonrası çocukta davranış değişiklikleri görülebilir.

Bipolar Bozukluk: Özellikle ergenlik döneminde, mani ataklarındaki dürtüsellik ve dikkat dağınıklığı DEHB ile karıştırılabilir. Ayırıcı tanı, detaylı bir özgeçmiş ve klinik muayene ile yapılır. Doğru tanı, doğru tedavinin ilk adımıdır.

DEHB Terapiler
Ankara en iyi çocuk ve ergen psikiyatristi tarafından DEHB tedavisi – Uzm. Dr. Emine Taşyürek

DEHB’de Bütüncül Tedavi Yaklaşımı: İlaçtan Terapiye Yaşam Boyu Destek

DEHB tedavisi, tek bir yönteme indirgenemeyecek kadar çok boyutludur. Kliniğimizde, her danışanımızın ihtiyaçlarına özel, multimodal (çok modlu) bir plan oluşturuyoruz. Tedavinin amacı, sadece belirtileri baskılamak değil, bireyin potansiyelini ortaya çıkarmasına ve yaşam kalitesini artırmasına yardımcı olmaktır.

Çocuklarda DEHB’de İlaç Tedavisi Seçenekleri:

İlaç tedavisi, özellikle orta ve ağır düzeyde DEHB'de, semptomları kontrol altına almada en etkili yöntemlerden biridir. Özellikle kaygı eşlik ettiğinde, tik veya uyku problemleri olduğunda tercih edilebilirler. İlaç seçimi, çocuğun yaşı, belirtilerin şiddeti, eşlik eden durumlar ve ailenin tercihlerine göre titizlikle yapılır. İlacın bir "kişilik değiştirme aracı" değil, çocuğun kendi potansiyelini ortaya çıkarabilmesi için "düğmeleri açan bir anahtar" olduğunu ailelerle sıklıkla vurguluyoruz. Düzenli takip ve doz ayarlamaları tedavinin olmazsa olmazıdır.

Ergenlerde DEHB İçin Psikoterapi Yaklaşımları:

Ergenlik döneminde, ilaç tedavisi tek başına yeterli olmayabilir. Ergen, yaşadığı akademik başarısızlıklar, sosyal reddedilmişlikler ve aile çatışmaları nedeniyle öfke, kaygı ve düşük öz-benlik algısı geliştirmiş olabilir. Psikoterapi, bu duygusal yaraların sarılması, DEHB ile ilgili içgörü kazanılması ve başa çıkma stratejilerinin geliştirilmesi için güvenli bir alan sağlar. Terapide, ergenin kendi güçlü yanlarını keşfetmesi ve DEHB'yi bir "kusur" değil, yönetilmesi gereken bir durum olarak görmesi hedeflenir. Terapist, ergenle birlikte akademik organizasyon, zaman yönetimi ve sosyal beceriler üzerine çalışırken aynı zamanda duygularını düzenleme konusunda da destek sunar.

Davranışçı Terapi Teknikleri ile Dikkat ve Davranış Kontrolü:

Özellikle küçük yaş grubunda ilaç tedavisine ek olarak veya hafif olgularda tek başına oldukça etkilidir. Temel prensip, olumlu davranışları pekiştirmek (ödül sistemi, övgü), istenmeyen davranışları ise görmezden gelme veya mantıksal sonuçlarla söndürmektir. "Token economy" (jeton ekonomisi) gibi yapılandırılmış sistemler, çocuğa somut geri bildirimler sunar. Örneğin, ödevini bitirdiğinde bir jeton kazanmak, belirli sayıda jetonla küçük bir ödülü alma hakkı elde etmek, çocuğun motivasyonunu artırır. Davranışçı teknikler, evde ve okulda tutarlı bir şekilde uygulandığında en iyi sonucu verir. Ebeveynlerin bu teknikleri öğrenmesi ve uygulaması, aile içi ilişkilerin de düzelmesine katkıda bulunur.

Aile Danışmanlığı ve Ebeveyn Eğitiminin Önemi:

DEHB, sadece çocuğu değil, tüm aile sistemini etkiler. Ebeveynler sıklıkla çaresizlik, suçluluk ve öfke duyguları arasında gidip gelir. Aile danışmanlığı, bu duyguların normalleştirilmesi ve aileye etkili bir "koçluk" rolü üstlenmeleri için stratejiler öğretilmesi sürecidir. Ebeveynlere, çocuklarının davranışlarının "inatlaşma" değil, "nörolojik bir farklılık" olduğu anlatılır. Talimat verme (kısa, net ve somut talimatlar), etkin dinleme, çatışma çözme ve olumlu iletişim teknikleri üzerine çalışılır. Güçlü ve destekleyici bir aile ortamı, tedavinin en önemli bileşenidir. Aile danışmanlığı, ebeveynlerin kendi streslerini yönetmelerine de yardımcı olarak ev ortamını daha huzurlu hale getirir.

Okul Temelli Müdahale Programları:

Çocuğun gününün büyük kısmını geçirdiği okul, müdahalenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Okul ile iş birliği içinde, Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı (BEP) veya 504 Planı gibi düzenlemeler yapılabilir. Bu planlar, sınav için ek süre, ödevlerin modifiye edilmesi, dikkat dağıtıcıların en aza indirildiği bir sıra düzeni, önemli bilgilerin yazılı olarak verilmesi gibi akademik destekleri içerebilir. Öğretmenin, çocuğa olumlu ve yapılandırılmış bir ortam sunması, başarıyı katlayarak artırır. Öğretmenin çocuğa yaklaşımı (örneğin, göz teması kurarak talimat verme, sık sık geri bildirim alma) da kritik öneme sahiptir. Düzenli öğretmen-veli görüşmeleri, tutarlılığı sağlamak açısından önemlidir.

Çocuklarda İlaçsız Tedavi Yöntemleri (Beslenme, Egzersiz, Uyku):

İlaç tedavisinin alternatifi değil, destekleyicisidirler. Beslenme: Şeker ve işlenmiş gıda tüketiminin sınırlandırılması, protein ve kompleks karbonhidratlardan zengin bir kahvaltı, dikkat ve enerji seviyelerinin daha stabil kalmasına yardımcı olur. Omega-3 yağ asitlerinin (balık yağı) bilişsel işlevler ve dikkat üzerinde olumlu etkileri olabileceğine dair çalışmalar mevcuttur. Egzersiz: Düzenli fiziksel aktivite, beyindeki dopamin ve norepinefrin seviyelerini doğal yollarla artırarak ilaçlara benzer bir etki yaratabilir. Ayrıca fazla enerjinin sağlıklı bir şekilde boşaltılmasını sağlar. Takım sporları aynı zamanda sosyal becerileri de geliştirir. Uyku: DEHB'li çocuklar sıklıkla uykuya dalma ve sürdürmede güçlük çekerler. Oysa kaliteli bir uyku, dikkat ve duygudurum regülasyonu için elzemdir. Sağlam bir uyku rutini (aynı saatte yatma, yatak odasında ekran bulundurmama, rahatlatıcı bir öncesi rutin) oluşturulması üzerine çalışılmalıdır.

Mindfulness Temelli Terapi ile Dikkat Kontrolü:

Mindfulness (Bilinçli Farkındalık), şimdiki ana, yargısız bir şekilde odaklanabilme becerisidir. DEHB'de sıklıkla görülen "otopilot" halinde davranma eğilimine bir paneldir. Nefes egzersizleri ve beden taraması gibi mindfulness pratikleri, çocuk ve ergenlerin dikkat kaslarını güçlendirir, dürtüsel tepkileri ile aralarına bir saniyelik bir mesafe koyabilmelerini sağlar. Bu mesafe, onlara daha bilinçli bir seçim yapma şansı verir. Grup halinde yapılan mindfulness çalışmaları, ergenlerin kendilerini yalnız hissetmemelerine de yardımcı olur. Düzenli pratik yapıldığında, odaklanma süresinde uzama ve dürtü kontrolünde belirgin iyileşmeler gözlemlenir.

Bilişsel Davranışçı Terapi’nin DEHB Üzerindeki Etkileri:

BDT, özellikle ergenler ve yetişkinlerde, DEHB'nin yol açtığı "işlevsel olmayan düşünce kalıpları" ile çalışır. "Bu ödevi asla bitiremeyeceğim", "Zaten her zaman her şeyi unuturum", "Yine rezil oldum" gibi olumsuz inançlar, performans kaygısını artırarak sorunu daha da kötüleştirir. BDT, bu düşüncelerin tanınması, sorgulanması ve yerine daha gerçekçi ve işlevsel olanların ("Bu ödev zor ama küçük parçalara bölüp yapabilirim") konulmasını sağlar. Aynı zamanda organizasyon, planlama ve zaman yönetimi becerileri için pratik stratejiler (ajanda kullanımı, önceliklendirme, hedef belirleme) öğretir. BDT, bireye yaşam boyu kullanabileceği araçlar sunar.

 

Ankara Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzm. Dr. Emine Taşyürek
Çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite için online terapi – Ankara çocuk psikiyatristi tavsiye edilen yöntemler

Okul Sorunları - DEHB’nin Akademik Zorlukları ve Okulda Başarıya Giden Yol

Değerli aileler ve eğitimciler, DEHB’nin akademik yaşam üzerindeki etkileri, çoğu zaman çocuğun potansiyelini gizleyen bir perde gibidir. Bu yazıda, bu perdeyi nasıl kaldırabileceğimize dair Ankara’daki klinik deneyimlerimiz ışığında pratik ve etkili stratejiler paylaşacağım.

DEHB’nin Okul Başarısına Etkileri:

DEHB’nin okul başarısına etkisi yalnızca “dikkati toplayamama” ile sınırlı değildir. Beynin yürütücü işlevler olarak adlandırılan kısmındaki farklılıklar; planlama, organizasyon, zaman yönetimi, çalışma belleği ve duygusal düzenleme gibi akademik başarı için hayati öneme sahip becerileri doğrudan etkiler. Bu nedenle DEHB’li bir öğrenci, konuyu anlamadığı için değil, ödevi nasıl planlayacağını bilemediği, çalışmaya başlayamadığı veya sınavda bildiği sorulara bile dikkatsiz hatalar yaptığı için akademik olarak zorlanır. Bu zorlanma, “tembellik” veya “isteksizlik” olarak yanlış yorumlanabilir.

Dikkat Eksikliği Nedeniyle Sınav Performansındaki Dalgalanmalar:

DEHB’li öğrencilerin sınav performansları genellikle tutarsızdır. Aynı öğrenci bir gün iyi bir not alırken, ertesi gün aynı dersten çok düşük not alabilir. Bu dalgalanmaların temelinde, dikkatin sürekliliğindeki doğal oynaklık yatar. Öğrencinin o günkü uykusu, kaygı düzeyi, sınav ortamındaki dikkat dağıtıcı uyaranlar (kalemin sesi, dışarıdan gelen bir gürültü) performansını belirleyici olabilir. Ayrıca, sınav sorularını sonuna kadar okumama, işlem hataları yapma ve cevapları optik forma doğru kaydıramama gibi dikkatsizce hatalar puan kaybının en önemli nedenlerindendir.

DEHB ve Okulda Davranış Problemleri:

Hiperaktivite ve dürtüsellik, sınıf ortamında sıklıkla disiplin problemleri olarak kendini gösterir. Öğrenci, sırasında oturamayabilir, ders sırasında konuşabilir, aklına geleni filtresiz söyleyebilir veya sınıf kurallarını sıklıkla çiğneyebilir. Bu davranışlar, öğretmenin sınıf yönetimini zorlaştırabilir ve diğer öğrencilerin öğrenme hakkını etkileyebilir. Ancak bu davranışların temelinde çoğu zaman “saygısızlık” veya “inatlaşma” değil, dürtüleri kontrol etmedeki nörolojik zorluk yatar. Ceza odaklı yaklaşımlar sorunu kötüleştirirken, anlayış ve yapılandırılmış davranışçı müdahaleler çok daha etkili sonuçlar verir.

Ödev Takibi ve Akademik Sorumlulukta Zorluklar:

Ödev yapma süreci, DEHB’li bir öğrenci ve ailesi için adeta bir güç mücadelesine dönüşebilir. Ödevin ne olduğunu unutma, çantadan çıkarmama, masanın başına oturamama, otursa bile dikkatinin sürekli dağılması ve ödevi tamamlamak için gereken sürenin çok uzun olması sık görülen sorunlardır. Bu süreç, hem çocukta yoğun bir direnç ve öfke yaratır hem de ebeveyni sürekli hatırlatma, zorlama ve çatışma rolüne iter. Sonuç olarak, ödev yapma akademik bir görev olmaktan çıkıp aile ilişkilerini zedeleyen bir krize dönüşebilir.

DEHB’li Çocuklarda Öğretmenlerle İletişim Güçlükleri:

DEHB’li çocuklar, öğretmenlerinin kendileri hakkındaki düşüncelerini yorumlamakta güçlük çekebilirler. Öğretmenin mimik ve tonlamalarını doğru okuyamayabilir, eleştiriyi kişisel bir saldırı olarak algılayabilir veya verilen geri bildirimleri dürtüsel bir şekilde reddedebilirler. Bu durum, öğretmen-öğrenci ilişkisini zedeler. Öğretmen, öğrenciyi “asi” veya “umursamaz” olarak etiketleyebilir. Oysa bu bir iletişim beceri eksikliğidir. Öğretmenin doğrudan, net, somut ve olumlu bir dil kullanması, iletişim kanallarını açık tutmak için kritik öneme sahiptir.

Sınıf Ortamında Dikkat Dağınıklığını Azaltmaya Yönelik Stratejiler:

Öğretmenlerin sınıf içinde uygulayabileceği basit ama etkili düzenlemeler, DEHB’li öğrenci için büyük bir fark yaratabilir. Bu stratejiler arasında; öğrenciyi ön sıraya oturtmak, pencere gibi dikkat dağıtıcı kaynaklardan uzaklaştırmak, ders anlatımını görsel ve işitsel materyallerle desteklemek, uzun talimatları küçük, basit ve anlaşılır parçalara bölmek, ders sırasında kısa “enerji molaları” vermek (örneğin, ayağa kalkıp 5 saniye esneme hareketi), önemli bilgileri tahtaya yazmak ve öğrencinin de defterine not almasını sağlamak sayılabilir.

Teknoloji Kullanımı ve Akademik Dikkat Sorunları:

Teknoloji, DEHB’li öğrenciler için çift taraflı bir kılıçtır. Bir yandan, planlama, hatırlatma ve organizasyon için kullanılan dijital araçlar (ajanda uygulamaları, alarmlar) hayat kurtarıcı olabilir. Öte yandan, sosyal medya, oyunlar ve anlık bildirimler, dikkati sürdürmeyi zaten zor olan bu öğrenciler için ciddi bir tehdit oluşturur. Ders çalışırken telefonun başka bir odada olması, bilgisayarda ders dışı sitelere girişi engelleyen yazılımların kullanılması ve internet kullanımına sınırlar getirilmesi, akademik odaklanmayı artırmak için elzemdir.

Çocuk ve Ergenlerde Okul Sorunları, Okul Korkusu ve Fobisi Ankara
Online terapi ile çocuklarda DEHB tedavisi – Ankara en iyi çocuk ve ergen psikiyatristi

DEHB ve Akran İlişkileri / Sosyal Sorunlar

DEHB’nin Sosyal Dünyası: Arkadaşlık Kurmak ve Sürdürmek

Sevgili aileler, DEHB’nin sosyal ve duygusal etkileri, çoğu zaman akademik zorluklardan çok daha derin izler bırakabilir. Ankara’daki kliniğimizde, çocukların ve ergenlerin akran ilişkilerinde yaşadığı sıkıntıları anlamak ve onlara bu konuda rehberlik etmek, tedavinin en önemli parçalarından biridir.

DEHB’nin Sosyal İlişkilerde Yarattığı Güçlükler:

DEHB’nin çekirdek belirtileri, sosyal etkileşimin incelikleriyle doğrudan çatışır. Sosyal ilişkiler, karşımızdakinin sözünü kesmeden dinlemeyi, sıra beklemeyi, konuşmanın akışını takip etmeyi, beden dilini ve sosyal ipuçlarını doğru yorumlamayı gerektirir. DEHB’li bir çocuk ise, dürtüsellik nedeniyle sıklıkla söz keser, hiperaktivite nedeniyle oyunun kurallarına uymakta zorlanır ve dikkat eksikliği nedeniyle sohbetin detaylarını kaçırabilir. Bu durum, diğer çocuklar tarafından “bencil”, “kaba” veya “tuhaf” olarak algılanmasına yol açabilir.

Hiperaktivitenin Arkadaşlık İlişkilerine Etkisi:

Hiperaktif bir çocuk, oyunlarda sırasını beklemekte zorlanabilir, yenilgiyi kabullenemeyebilir veya oyunun kurallarını kendi istediği gibi değiştirmeye çalışabilir. Bu davranışlar, oyun arkadaşlarının hızla sinirlenmesine ve oyun dışı bırakılmasına neden olur. Ayrıca, fiziksel teması ve ses seviyesini ayarlayamaması (“fazla sert oynama”), istemeden diğer çocukları incitebileceği durumlar yaratabilir. Zamanla, “çok hareketli” olduğu gerekçesiyle oyunlara davet edilmemeye başlayabilir.

Dürtüsellik ve Akran Çatışmaları:

Dürtüsellik, sosyal ilişkilerdeki en yıkıcı belirtilerden biridir. Aklına geleni filtresiz söyleme, ani öfke patlamaları yaşama veya fiziksel dürtüsellik (iten, vuran), akran çatışmalarının başlıca nedenidir. DEHB’li çocuk, bir çatışma anında sonuçlarını düşünmeden hareket eder ve söyler. Bu nedenle sık sık özür dilemek zorunda kalır, ancak bu özürler zamanla inandırıcılığını yitirebilir. Bu durum, diğer çocukların ondan uzaklaşmasına ve “sorun çıkaran çocuk” olarak etiketlenmesine neden olur.

DEHB’li Çocuklarda Akran Zorbalığına Maruz Kalma Riski:

Maalesef DEHB’li çocuklar, akran zorbalığına maruz kalma riski en yüksek gruplardan biridir. Farklı davranışları, sosyal becerilerdeki zayıflıkları ve dürtüsel tepkileri (ağlama, öfke nöbeti), onları zorbalar için “kolay hedef” haline getirebilir. Üstelik dikkat eksikliği nedeniyle yaşadığı zorbalığı detaylı bir şekilde anlatmakta veya zamanlamasını hatırlamakta güçlük çekebilir, bu da yetişkinlerin durumu fark etmesini geciktirebilir. Ailelerin ve öğretmenlerin bu konuda son derece uyanık olması gerekir.

DEHB Olan Çocukların Zorbalık Yapma Eğilimleri:

Aynı şekilde, DEHB’li çocukların istemeden de olsa zorbalık yapma eğilimleri olabilir. Dürtüsellik, fiziksel veya sözel olarak sınırları aşmalarına neden olabilir. Sosyal ipuçlarını okuyamadıkları için, bir şakayı ne zaman durdurmaları gerektiğini anlamayabilir, ısrarcı ve rahatsız edici olabilirler. Bu durum, diğer çocuklar tarafından kasıtlı bir zorbalık olarak yorumlanabilir. Buradaki kritik nokta, niyetin çoğu zaman “kötülük” değil, “dürtüsellik” ve “içgörü eksikliği” olduğunu anlamaktır.

DEHB'de Sosyal Beceri Eğitimlerinin Önemi:

Sosyal beceriler, doğuştan gelen içgüdüler değil, öğrenilen ve pratikle geliştirilen davranışlardır. DEHB’li çocuklar için sosyal beceri eğitimleri bu nedenle hayati öneme sahiptir. Bu eğitimlerde; selamlaşma, sıra bekleme, sohbeti başlatma ve sürdürme, gruba katılma, eleştiri kabul etme, duygularını ifade etme, beden dili ve empati gibi beceriler rol oynama, model olma ve doğrudan öğretim yöntemleriyle çalışılır. Bu eğitimler, bireysel terapi içinde veya grup terapisi şeklinde verilebilir.

Grup Aktivitelerinde Dikkat Dağınıklığı:

Takım sporları, okul korosu veya bir tiyatro oyunu gibi grup aktiviteleri, DEHB’li bir çocuk için büyük bir zorluk olabilir. Uzun talimatları takip etmek, sırasını beklemek ve grubun uyum içinde hareket etmesine konsantre olmak onun için yorucu ve streslidir. Sıklıkla dalıp gidebilir, grubun gerisinde kalabilir veya dürtüsel davranışlarıyla aktivitenin akışını bozabilir. Bu nedenle, yetişkin rehberliğinin daha yoğun olduğu, kuralların net olduğu ve hareket içeren grup aktiviteleri (örneğin, drama atölyeleri, doğa kampları) onlar için daha uygun olabilir.

Oyun Terapisi ile Sosyal İlişki Gelişimi:

Özellikle küçük yaş grubunda, oyun terapisi sosyal becerileri geliştirmek için mükemmel bir araçtır. Terapist, oyun odasında çocuğun sosyal ilişkilerde yaşadığı zorlukları (paylaşamama, yenilgiyi kabullenememe, iletişim kuramama) canlandırmasına ve bunlara alternatif çözümler üretmesine olanak tanır. Oyun, çocuğun kendini ifade ettiği doğal dilidir. Terapist, oyun aracılığıyla çocuğa sınırlar koymayı, duygularını düzenlemeyi ve sosyal senaryoları prova etmeyi öğretir.

Ergenlikte DEHB ve Sosyal İzolasyon:

Ergenlik, akran onayının ve ait olma ihtiyacının en yoğun hissedildiği dönemdir. DEHB’li bir ergen, yaşadığı sosyal reddedilmişlikler, yanlış anlaşılmalar ve iletişim kazaları nedeniyle kendini giderek daha fazla yalnız hissedebilir. Sosyal kaygı geliştirebilir ve “zaten beni kimse istemiyor” inancıyla sosyal ortamlardan tamamen çekilebilir. Bu sosyal izolasyon, depresyon ve kaygı bozuklukları için risk oluşturur. Ergenin, güvendiği bir yetişkinle (aile, terapist, okul psikoloğu) bu duyguları paylaşması ve sosyal beceriler üzerine çalışması bu dönemde hayati öneme sahiptir.

DEHB ve Duygusal İfade Güçlükleri:

DEHB’li çocuk ve ergenler, yoğun duygularını tanımlamakta ve uygun bir şekilde ifade etmekte zorlanırlar. Öfke, hayal kırıklığı veya üzüntü gibi duygular, ani ve kontrolsüz patlamalarla (bağırma, ağlama, vurma) dışa vurulabilir. Aynı şekilde, sevincini ve coşkusunu da abartılı ve uygunsuz şekillerde gösterebilir. Bu durum, çevresindekileri şaşırtabilir ve ilişkileri zorlayabilir. Duygu düzenleme becerileri üzerine çalışmak; duyguları tanımlamak, bedensel ipuçlarını anlamak ve duyguyu ifade etmenin sağlıklı yollarını öğrenmek (konuşmak, yazmak, sanat, spor), sosyal ilişkilerin kalitesini doğrudan artıracaktır.

Sınav Kaygısı Terapisi Ankara
Ankara çocuk psikiyatristi tavsiyesi – DEHB tedavisinde uzman yaklaşım

DEHB, Sınav Kaygısı ve Baş Etme Yolları

Değerli aileler ve sevgili gençler, DEHB ile sınav kaygısı arasındaki ilişki, bir kısır döngüye dönüşme potansiyeli taşır. Ankara'daki kliniğimizde, bu döngüyü kırmak ve sınav dönemlerini daha yönetilebilir hale getirmek için çeşitli stratejiler geliştiriyoruz. Bu yazıda, DEHB'ye özgü sınav kaygısı dinamiklerini ve çözüm önerilerini bulacaksınız.

DEHB ve Sınav Kaygısı İlişkisi:

DEHB ile sınav kaygısı arasında karşılıklı ve güçlü bir ilişki vardır. DEHB'nin getirdiği dikkat dalgalanmaları, unutkanlık ve organizasyon zorlukları, öğrencinin yeterince hazırlanamamasına ve sınavlarda istediği performansı gösterememesine yol açar. Bu başarısızlık deneyimleri, bir sonraki sınava yönelik "yine yapamayacağım" şeklindeki olumsuz beklentiyi ve kaygıyı besler. Yükselen kaygı düzeyi ise, zaten sınırlı olan dikkat ve konsantrasyon becerilerini daha da olumsuz etkileyerek, kaygıyı haklı çıkaracak bir başarısızlık döngüsü yaratır. Bu nedenle DEHB'de sınav kaygısıyla baş etmek, yalnızca kaygıyı azaltmayı değil, aynı zamanda akademik becerileri ve özgüveni güçlendirmeyi de gerektirir.

Çocuklarda Dikkat Sorunları Nedeniyle Zaman Yönetimi Problemleri:

DEHB'li çocuklar için zaman soyut ve yönetilmesi zor bir kavramdır. Bir saatlik çalışma süresinin ne kadar olduğunu somutlaştırmakta, çalışmaya başlamak için "doğru zamanı" beklemekte ve uzun vadeli projeleri zamanında tamamlamakta ciddi güçlükler yaşarlar. Sınav dönemi yaklaştıkça, hissedilen zaman baskısı kaygıyı katlayarak artırır. "Yetiştiremeyeceğim" düşüncesi, either çalışmaktan tamamen vazgeçmeye ya da verimsiz, dağınık ve panik içeren bir çalışma düzenine yol açar. Zamanı görselleştiren araçlar (zaman timer'ları, renkli planlayıcılar) ve çalışma sürelerini parçalara bölmek (örneğin, 25 dakika çalışma, 5 dakika mola) bu sorunu aşmada oldukça yardımcı olur.

Ergenlerde Sınav Hazırlığında Motivasyon Eksikliği:

Ergenlik döneminde, özellikle LGS ve YKS gibi merkezi sınavlara hazırlanan DEHB'li öğrencilerde motivasyon eksikliği sık görülür. Bu durum tembellikten değil, "öğrenilmiş çaresizlik"ten kaynaklanır. Geçmişte defalarca ders çalışmayı deneyip, dikkati dağıldığı için istediği verimi alamayan veya çalışmasına rağmen sınavda dikkatsiz hatalar yapan ergen, "çalışmanın da bir faydası olmayacağı" inancına kapılır. Bu inanç, çalışmaya başlamak için gerekli olan içsel itici gücü yok eder. Motivasyonu artırmak için, büyük ve uzak hedefler (üniversite kazanmak) yerine, küçük, yakın ve ulaşılabilir hedefler (günde 20 soru çözmek) koymak ve her başarıyı kutlamak gerekir.

Ergenlerde Akademik Baskı ve Dikkat Sorunları:

Ergenlik dönemi, akademik kariyerin en yoğun baskılarının hissedildiği dönemle çakışır. DEHB'li bir ergen, bu baskıyı akranlarından çok daha derin hisseder. Kendisinden beklenen akademik performans ile kendi kapasitesi arasındaki uçurum onu bunaltabilir. Bu baskı, var olan dikkat sorunlarını daha da şiddetlendirir. Kaygı ve stres, prefrontal korteksin işlevlerini baskılayarak, zaten zorlanan dikkat, planlama ve organizasyon becerilerini iyice bozar. Bu nedenle, ergenin akademik yükünü makul seviyede tutmak, beklentileri gözden geçirmek ve mükemmeliyetçilikten kaçınmak son derece önemlidir.

Dikkat Eksikliği Nedeniyle Sınavlarda Hata Yapma Eğilimi:

DEHB'li öğrenciler, bilmediklerinden değil, dikkatsizce hatalar yüzünden puan kaybederler. Soruyu yanlış okuma, işlem hataları, optik forma yanlış kodlama, soruları atlama ve süreyi verimli kullanamama en sık karşılaşılan problemlerdir. Bu hatalar, öğrencinin bilgi düzeyinin değil, dikkat profilinin bir yansımasıdır. Bu eğilimi azaltmak için, sınav stratejileri üzerine çalışmak gerekir: Tüm soruları önce hızlıca taramak, zor sorulara takılıp kalmamak, cevapları işaretlerken bir kez daha kontrol etmek ve son 5 dakikayı genel bir kontrol için ayırmak gibi.

Çocuk ve Ergenlerde Okul Sorunları, Okul Korkusu ve Fobisi Ankara
En iyi Ankara çocuk ve ergen psikiyatristi ile DEHB tedavi çözümleri

İlginizi Çekebilir

ankara çocuk psikiyatristi tarafından moxo dikkat testi ve zeka testleri

MOXO Dikkat Testi

MOXO Dikkat Testi, bireyin dikkat, zamanlama, dürtüsellik ve hiperaktivite performansını ölçen, bilimsel temelli ve bilgisayar tabanlı bir değerlendirme aracıdır. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanı sürecinde yaygın olarak kullanılan bu test, uzmanlar tarafından kontrollü bir şekilde uygulanır.

Moxo Dikkat Testi
çocuk ve ergenlerde dikkat testleri online terapi dehb de kullanılan

Burdon Dikkat Testi

Burdon Dikkat Testi, bireyin dikkatini uzun süre sürdürebilme, detaylara odaklanma ve dikkati dağıtan uyaranlara karşı direnç gösterme becerisini ölçen psikometrik bir testtir. 10–20 yaş grubuna uygulanabilir.

 

Burdon Dikkat Testi
ankara çocuk oyun terapisi ebevey ve aile terapisi dehb de

Oyun terapisi

Oyun terapisi çocuklara daha hareketli ve hayal güçlerini serbest bir şekilde kullanma imkanını sunar. Küçük yaş çocuklarda oyun yoluyla terapist çocuğun seviyesine inerek daha rahat ve iyi bir terapötik ilişki kurabilir.                                                                                                                                            

Oyun terapisi